Temmuz sıcağında İstanbul,un boş sokak ve caddeleri, eski İstanbul’u çağrıştırıyor. O yürümeyen trafik, çarşı pazarda oluk gibi akan insan seli şu sıralar yok gibi. Bu yüzden esnaf sanatkarın işi de hayli düşmüş durumda.
Gerçi turizm mevsiminde İstanbul da göç alan en önemli bir bölgemiz ama yine de sakinleşecek kadar fazlaca insanını yazlık bölgelere göndermiş bir şehir görünümünde. İstanbul’u sakinleştiren en önemli değişimlerden biri de okulların kapanması.Bir kere okul servislerinin sabah ve akşam trafiğindeki yoğunluğu şimdilerde yok.İstanbul’da 30 bine yakın okul servis aracı olduğunu hesaba katarsak trafikteki rahatlamanın boyutu ortaya çıkacaktır.
OKUL SERVİS ARAÇLARI
Ancak yazın trafiği rahatlatan servis araçlarının okul mevsiminde oynadığı rolü de önemsemeliyiz. Çocuklarımızın okul yolundaki riskini azaltan önemli bir hizmeti yerine getirdiklerini görmeliyiz. Görmeliyiz ama okul servislerinin sıkıntılarını da görmezden gelmemeliyiz. İstedikleri bir plaka tahdidi. Bu konuda Bakanlar Kurulu Kararı da çıkmış durumda.Ama Büyükşehir Belediyeleri rant oluşur gerekçesiyle buna sıcak bakmıyor. İstanbul Servis Araçları Odası Başkanı Hamza Öztürk’ün bu gerekçeye cevabı oldukça çarpıcı; “Plaka tahdidini aracımızı satmak için istemiyoruzki, bir sosyal güvence ve yarına biraz umutla bakmak amacıyla istiyoruz” diyor.
Aslında plaka tahdidinin yanısıra odanın bir diğer isteği de belediye ile ortaklaşa düzenlenebilecek bir eğitim programı ve sürücülere “sertifika” talebi şeklinde. Eh, Avrupa kültür başkentinde sürücülerimizin sertifika eğitimi almasından daha doğal ne olabilir ki…
MİNİBÜSLER
Taşı toprağı altın İstanbul’umuzun yollarında direksiyon sallayan şoförlerimizin hangisi dertli değil ki. Daha birkaç gün önce minibüsünün tepesine çıkarak üstüne benzin döküp yakmak isteyen kardeşimizi itfaiyenin tazyikli suyu kurtardı. Günde 13-14 saat direksiyon sallayıp gecenin sonunda 100-150 lira kazanabilen bir minibüs şoförüne, aynı gün iki defa 500 ve 600 lira ceza kesilirse o kişinin tepkisi, çaresizlik ve isyan duyguları arasında böylesine büyüyebilir. Ancak yetkililerin bundan ders çıkarması gerekiyor.Büyükşehir belediyeleri toplu taşımada çağın gereklerini yerine getirip metroyu, metrobüsü devreye sokabilirler.Fakat unutulmamalı ki, o minibüsler yıllardır İstanbul halkına hizmet verdiler ve belediyelerin yükünü hafiflettiler.Üstelik o minibüsler ve hatları, sahiplerine ihale açılarak önemli paralarla verildi. Bir anda onlara sırt çevrilmemeli. Bir gün gelecek belki de belediyelerin minibüslere ihtiyaçları kalmayacak.Ama ahde vefayı da unutmamak ve onlara farklı bir hizmeti reva görmek gerekiyor. Başkan Faik Yılmaz’ın ortaya koyduğu, 9+1’lik dolmuşlarla, en azından eski hakları müktesep hak olarak sürdürülebilir. Geçen 4 yıl içinde İETT ve Halk otobüslerine zam yapılırken onlara hiç zam yapılmadığını da İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve UKOME yetkililerinin düşünmesi gerekiyor.
Değerli teşkilat temsilcileri, hep olumsuz gelişmelerden bahsetmeyelim, olumlu gelişmelerde yok değil. Geçen ay TESK’in İstanbul’da düzenlediği “Ortak Akıl Platformu”nda Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Ali Boğa ve Esnaf ve Sanatkarlar Genel Müdürü Aytekin Yalçın’la sohbet imkanımız oldu. Sayın Ali Boğa’nın “Esnaf-Tacir Genelgesi” konusundaki kararlığı bizi mutlu etti, kendisine teşkilatımız adına teşekkür ediyorum.Böylece yılların sorun yumağı haline getirdiği bir problemimiz çözüm noktasına gelmiş oldu.
Değerli başkan ve esnaf-sanatkarımız, İstanbul Esnaf Dergisi olarak tüm odalarımızın ve üyelerinin sesi olmak istiyoruz. Ancak bunu yerine getririrken oda başkan ve yöneticilerinden, konularıyla ilgili bizi haberdar etmelerini istirham ediyoruz.Hoşça kalın.