Osmanlı Esnafı
Osmanlıyla Ticaret İmtiyazı
“Osmanlı Devleti’nin, kurmuş olduğu medeniyetini, tekke-medrese-kışla sacayağı üzerine sağlam bir şekilde oturup, doğruluk ve adalet üzerine cihana ışık saçtığı günlerde, Hollanda Ticaret Odası’nda bir karar alınırken oyların eşit çıkması halinde, oda reisinin: “içinizde Türklerle alış veriş eden var mı?” diye sorduğunu ve birinden evet cevabını alınca da onun oyunu, imtiyazlı olarak iki oy olarak kabul edip karara vardığını biliyor muydunuz?”
Ahilik ahlâkıyla yetişen Osmanlı esnafını bakınız İngiliz Senceri gazetesi nasıl anlatmaktadır.
“Osmanlı memleketlerinde dükkâncılık ve satıcılık tarz ve usulü kadar güzel usul hiçbir yerde bulunmaz. Sivas pazarına gittiğimiz zaman bu adet nazarımızda bütün bütün tecelli etti. Pazara gelen müşteri ayaküstü durup, teşhir edilen malları gözden geçirir. Tüccar veya dükkâncı ise, diz çökmüş veya bağdaş kurmuş bir halde bulunur. Eğer müşteri itibara değer kimselerden ise, dükkâncının yanına çıkar oturur.
Bir tacir böylesine, adeta konuksever bir ev sahibi gibi muamele ederdi. Müşteriye evvela bir kahve ısmarlar, sonra bir sigara ikram eder. Vee hal ve mevkie münasip konuşmaya girişir. Kahve ve sigara içtikten sonra konu yavaş yavaş alış veriş meselesine çevrilir. Eğer birden bire bu meseleye girilirse, hürmetsizlik ve terbiyesizlik sayılırdı.
Dükkâncı, müşteriye, neden sonra ne satın almak arzu ettiği takdirde gayet nazik bir ifade tarzı ile sorar. Ve alınacak şeyin nevi ve cinsine göre konuşulmasını müteakip, müşterinin fiyatı soruşu üzerine satıcı, yine nezaketten: “Zatı alileri her ne münasip görürseniz, onu verirsiniz, hiç vermezseniz de hediye makamında kabul buyurursanız bence büyük bir şereftir” derdi.
İşte Türklerin alışverişi böyledir. Ve böyle nezaketli alışveriş hiçbir yerde görülmezdi.”
Fransa hükümeti tarafından Türkiye’nin doğu illerinde inceleme yapmak üzere görevlendirilen Teophile Deyrolle, 1869 yılının Şubat ayında Trabzon’a gelerek ilginç bulduğu olayları Fransa’da yayınlanan bir dergide yazmıştır. Fransız Deyrolle Trabzon’daki Türk esnafıyla , Ermeni, Rum ve İran esnafını karşılaştırırken bakın nelere dikkat etmiş.
“Türk, ciddi ve sessiz, çubuğunu içerek müşterisini bekler. Müşteri alacağı şeyi elinde evirip çevirdikten sonra değerini sorar. Dükkancının ağzından bir rakam düşer. Artık pazarlık etmek faydasızdır…Rum ile Ermeni tamamen başkadır. Müşteriye seslenir, elbisesinden tutup çekerler. Müşteriyi bir laf sağanağına tutarlar. Ona en yumuşak kelimelerle hitap ederler. “Kardeşim” derler. “Ruhum, dostum” derler ve gösterdikleri malın iki kat değerini isterler. .. Trabzon’da pek çok olan İranlı esnaflara gelince: İçlerinde bazıları Türklerin meziyetleri ile Hıristiyanların hilekarlıklarını birleştirmiştir.”