Ahilik ve Fütüvvet Ahlâkı
Ahiliğin en önemli özelliklerin birisi; teşkilata mensup kimselerin, yani esnaf-sanatkar ve çalışanların manevi ihtiyaçlarına cevap verecek bir inanç ve ahlâk anlayışına sahip olmalarıdır. Bu özelliği ile Ahilik temel kurallarını Fütüvvetçilikten almıştır.
Fütüvvet Arapça bir kelime olup, sözlükte cömertlik, gençlik, yiğitlik, kahramanlık, alçak gönüllülük, diğergâmlık gibi anlamlara gelir. Fütüvvetten bahseden eserlere bakılırsa, bu kavramın içinde neredeyse, İslamiyet’in telkin ettiği bütün güzel ahlâk esaslarını bulmak mümkündür. Mutasavvıflara göre fütüvvet, peygamberlerden kalma bir ahlâk yoludur.
Sülemî’nin Fütüvvet Kitabı’ndan şu hususları başlılar halinde sunabiliriz.
o- Kötülüğe iyilikle karşılık vermek,
o- Yaptığı işten karşılık beklememek,
o- Gücü varken affetmek,
o- Başkalarının kusurlarını bırakıp, kendi kusuruyla uğraşmak,
o- Şefkatli olmak, başkalarını kendisine tercih etmek,
o- Hiçbir durumda yaltaklanmamak,
o- Zenginse, fakiri hiçbir sebeple hizmetinde kullanmamak,
o- Halka tenezzül etmemek, yüz suyu dökmemek,
o- Verenin de, alanın da Allah olduğunu bilmek,
o- Kerem sahibi olmak,
o- Alçak gönüllü olmak, kendini beğenmişlikten kaçınmak,
o- Hiç kimseyi azarlamamak,
o- Sır saklamak,
o- Hizmette ve vermede ayırım yapmamak.
Sadece bazılarını saydığımız bu fütüvvet prensipleri, netice olarak, insanı başı dik gönlü dok olmaya, alıcı değil verici durumda bulunmaya, dolayısıyla üreticiliğe, bütün varlıklara karşı sevgi ve şefkat beslemeye ve manevi olgunluğa yönelten hususlardır.
Bu ve benzeri güzelliklerin laf olarak sıralanması kolaydır, fakat asıl olan uygulamadır. İşte Ahilik, iyi bir organizasyonla, mesleki ve teknik faaliyetler yanında, bu prensipleri derece derece tatbik sahasına koyan kurumdur. Böyle bir sistemde, tabi olunan tasavvuf terbiyesi ve ulaşılacak manevi olgunluk sonucu, önce kişinin kendi kendini kontrolü söz konusudur. Öyle ki Ahi sanatkar, yaptığı bir işi kurallardan önce Allah’ın beğenmesine önem verirdi. Otokontrolün kâfi gelmediği durumlarda ise, Ahi teşkilatının güçlü iç disiplini ve sosyal baskı ile, sayılan ilkelerin yaşanır hale gelmesi mümkün olmuştur.